Çocuklar, bir ülkenin
geleceği ve umudu olmalarının yanı sıra, toplumun en kırılgan grubunu da
oluşturmaktadırlar. Bu nedenle en iyi koşullarda dünyaya gelmelerinin
sağlanması, büyümeleri ve gelişmeleri için en uygun ortamın hazırlanması,
geleceğe dönük fiziksel, ruhsal ve zihinsel donanımlarının en üst düzeyde
oluşturulması ülkenin geleceği açısından yaşamsal önem taşımaktadır. Bu
görevler, ayrıca anayasa ve yasalarla da ilgili kişi ve kurumlara yüklenmiştir.
Günümüzde çocuk sağlığına yönelik programların temel hedefi artık yalnızca
çocuk yaşatma olmaktan çıkıp, sağlık sorunlarının yarattığı diğer
olumsuzlukları önlemek ve gidermek olmaktadır. Bu amaçla sağlık hizmet sunumuna
eskiye oranla daha farklı bir bakışla ve kapsamlı olarak yaklaşmak
gerekmektedir. Çocukların sağlık ve gelişimini izlemeyi, desteklemeyi ve
sorunları sağaltmayı amaçlayan programlar iki nedenle önemlidir: Sağlık ve
gelişimi izlemek, desteklemek çocukların yaşam kalitesini iyileştirir ve bebek
ve çocuk yaşatmaya yönelik programları önemli ölçüde güçlendirir, bebek ve
çocuk ölümlülüğünün oranını düşürmeye yardımcı olurlar. İnsana yapılan
yatırımın geri dönüşü ile ilgili yaptığı hesaplamalarda, en yüksek getirili
yatırımın, erken yıllardaki beyin gelişimine yapılan yatırım olduğu
gösterilmiştir. Biyolojik, psikososyal ve gelişimsel problemlerin tanı, tedavi
ve rehabilitasyonuna yönelik önemli hizmetler sunan tek sistem, sağlık
sistemidir. Bu amaçla yürütülen çalışmalardan birisi de çocuk izlemleridir.
Çocuk izlemlerinde temel öngörü, hastalık ortaya çıktıktan sonra iyileştirmek
için uğraşmak yerine, hastalığa zemin hazırlayan koşulların önceden tespit
edilerek önlenmesidir. Bu hem daha sağlıklı, hem de daha ekonomik bir
yaklaşımdır. Çocuk izlemi, birinci basamak çocuk sağlığı ve hastalıkları
hizmetlerinin temelini oluşturmaktadır. Tüm çocukların büyüme ve gelişmelerinin
izlendiği, sağlıklı olup olmadığının değerlendirildiği, aşı ve sağlık eğitimi
gibi koruyucu hekimlik uygulamalarının sunulduğu bir sağlık hizmetidir.
Hekimler, çocuk sağlığı hizmetlerinin köşe taşını oluşturan ön bilgilendirme ve
koruyucu hekimlik uygulama olanağını en çok rutin sağlam çocuk kontrolleri
sırasında bulurlar. Bu hizmetten yararlanmak her çocuğun en doğal hakkıdır.
Sağlam çocuk izleminde amaç; sağlıklılığı sürdürmek, bebek ve çocuk ölümlerini,
hastalık, sakatlıkları azaltmak ve önlemektir. Daha geniş anlamda, sağlığın
geliştirilmesi ve desteklenmesini sağlamaktır. Ülkemizde doğan her çocuk;
doğumdan sonra ilk yıl içinde 9, 6 yaşına dek 17 defa ve bundan sonrada okul
çağı boyunca yılda bir kez izlenmektedir. Büyüme ve gelişmenin özellikle hızlı
olduğu erken çocukluk (0-3 yaş) ve ergenlik (10-19 yaş) gibi dönemlerde
izlemlerin sıklığı ve içeriği farklılaşmaktadır.
Toplumun ve onu
oluşturan bireylerin, sağlıklı ve güçlü olarak yaşamasında ekonomik ve sosyal
yönden gelişmesinde, refah düzeyinin artmasında, mutlu, huzurlu ve güvence
altında varlığını sürdürebilmesinde taramalar çok önemli yer tutar. Taramalar,
hastalıkların belirti ve bulgu vermeden belirlenmesini amaçlar. Çocukluk çağı
taramaları bu kapsamda sunulan en temel koruyucu sağlık hizmetleridir ve
yenidoğan döneminden başlayarak çocuk izlemleri içerisinde ücretsiz
sunulmaktadır.
Topuk Kanı
Taraması-Yenidoğan Metabolik ve Endokrin Hastalık Taraması: Doğan her bebeğin
Fenilketonüri, Konjenital Hipotiroidi, Kistik Fibrozis ve Biyotinidaz Eksikliği
yönünden taranması önemlidir. Çünkü bu taramalar sayesinde, bu hastalıklar
nedeniyle oluşabilecek, geri dönüşümü olmayan hasarlar engellenebilmekte veya
etkileri azaltılabilmektedir. Bebeğinizde bu hastalıkların olup olmadığının
araştırılması için topuk kanı örneğinin alınması gerekmektedir. Topuk kanı
taraması sayesinde her yıl 5000’in üzerinde bebeğimiz hastalık belirtileri
ortaya çıkmadan saptanmaktadır. Bu bebeklerin 3 binden fazlası hipotiroidi,
yaklaşık 2000’i biyotinidaz eksikliği, 200 kadarı fenilketonüri ve 150 kadarı
kistik fibrozis hastalığına sahiptir. Tarama sayesinde erken saptanıp tedavi
edilerek yaşıtlarıyla aynı şansa sahip olmaları sağlanabilmektedir.
Bakanlığımız, topuk kanı taramasına eklenebilecek ve çocuklarımızın hayatını
olumlu yönde etkileyecek başka hastalıkların tarama programına dahil edilmesi
için bilim kurulları ile çalışmalar yürütmektedir. Sadece topuğundan alınacak
birkaç damla kan ile çocuklarımızın hayata sağlıklı başlamasını sağlayabiliriz.
Yenidoğan İşitme
Taramaları: İşitme kayıpları, çocuğun o lisana özgü sesleri oluşturarak
konuşmasını geciktiren ve bozan en önemli faktördür. İşitme kaybı ile doğan ya
da doğumdan sonra (yenidoğan ya da süt çocukluğu çağında) işitme kaybına neden
olabilecek bir travma, hastalık veya ilaca maruz kalan çocukların, eğer işitme
kaybı vaktinde teşhis edilmez ve rehabilitasyon programlarına alınmazlarsa,
psikolojik ve sosyal gelişmeleri yetersiz olur ve ilerleyen yıllarda eğitim ve
sosyal uyum açısından, yaş ve zekaca eşitleri olan çocuklardan geri kalırlar.
Yapılan araştırmalar işitme kaybının saptanması bakımından en kritik dönemin "yeni
doğan dönemi" olduğunu ortaya koymaktadır. Yenidoğan her bin bebekten
1-3’ü ileri derecede işitme kaybı ile doğmaktadır. Çocukluk döneminde geçirilen
hastalıklar, kulak enfeksiyonları, kazalar ve kullanılan bazı ilaçlar nedeniyle
bu oran % 6’ya çıkmaktadır. Bebekler hayatının ilk iki yılında beden ve zihin
yönünden hızlı bir gelişim dönemi yaşarlar. İnsanlarda kullanacakları dilin
temeli; o dile özgü seslerin işitilmesi ve konuşmaların dinlenmesiyle oluşur.
İşitme engeli ile doğan, bu engeli fark edilmeyen bebeğin dil gelişimi durur ve
bununla birlikte zihinsel, sosyal ve ruhsal gelişimi yavaşlar. Erken teşhis
konup ve erken rehabilite edilen bebeklerin dil gelişimine paralel olarak;
zihinsel sosyal ve ruhsal gelişimleri de olumlu yönde etkilenir. Doğduktan
sonra en geç altı ay içinde işitme engeli teşhisi konan ve işitme cihazı
uygulanıp özel eğitime alınan bebeklerin konuşma becerisi normal yaşıtlarına
benzer seviyede gelişebilir.
Bebeklerin işitme
kayıplarını teşhis etmek, gelişen teknolojiye paralel olarak kolaylaşmıştır. Bu
değerlendirmeler için bebeklerin büyümelerini beklemek ve geriye dönüşü olmayan
özürleri kabullenmek gerekmemektedir. Bebeğin doğduğu ilk günlerde
uygulanabilen; basit, ucuz ve uygulaması çok kolay testler ile yenidoğan
döneminde işitme engeli teşhis edilebilmektedir.
İşitme engeli ile doğan
bebeklerin erken dönemde tespit edilmesi amacı ile işitme taramasının
yapılması, kesin teşhis, işitme cihazı uygulaması ve gerekli rehabilitasyon
çalışmasını yapmak üzere; Ülkemizde Yenidoğan İşitme Tarama Programı
başlatılmış olup 2008 yılından itibaren de tüm illerimizde uygulanmaya
başlanmıştır. Bu program kapsamında, 81 ilimizin kamu, üniversite ve özel
hastanelerinin yer aldığı tarama merkezlerimizde işitme taraması, referans
merkezlerimizde de ileri tanı tedavi uygulanmaktadır. Her yıl ortalama 2500
yenidoğana işitme kaybı tanısı konulmaktadır
Çocukluk Çağı Görme
Taramaları: Ülkemizde çocukluk çağında sık görülen sağlık sorunlarının erken
tanınması ve gerekli tedavilerinin sağlanabilmesi amacıyla çeşitli tarama
programları yürütülmektedir. Okul öncesi ve okul çağı çocuklarda sık görülen
görme kusurlarına yönelik tarama çalışmalarının da bu programlara eklenmesine
karar verilmiştir. Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak
ve yetersiz görmesi olan bebek ve çocukları erken dönemde tanımak için tarama
yapılıyor. Çocuklarda yapılacak görme taramaları ile tanınabilen hastalıkların
başında; şaşılık, kırma kusurları, katarakt ya da göz tembelliği gelmektedir.
Gözlerde veya görme yollarında bilinen bir sorun olmamasına rağmen, görme
keskinliğindeki azalmadır. Göz tembelliği, her iki gözde de görülebilir ve
görme azlığının önlenebilir bir nedenidir.
Görme gelişimi için önemli olan 0-7 yaştır, göz tembelliği bu dönemde
gelişebilir. Göz tembelliği, tanı konduğunda tedavisi mümkün bir görme
problemidir. Bu nedenle okul öncesi yaşta görme tarama programları çok
önemlidir. Görmenin normal gelişimini engelleyecek risk etmenlerini saptamak ve
yetersiz görmesi olan olguları erken dönemde tanımak, tedavi etmek için 36-48
aylık çocuklara ve okul çağı çocuklara (ilkokul 1. sınıflara) Görme Taraması
Programı başlatılmıştır. Görme taraması için aile hekiminize başvurunuz. 0-3 ay
bebekler, 36-48 aylık çocuklarda ve ilkokul 1. sınıflarda görme taraması
yapılması gereklidir. 0-3 aylık bebeklere göz muayenesi ve Kırmızı Refle Testi,
36-48 aylık bebeklere ise göz muayenesi, Kırmızı Refle Testi ve Lea Sembol
Testi ile tarama yapılmaktadır. Bebek ya da çocuklara zarar ya da acı veren
uygulamalar değildir. Bu çocuklar, mutlaka göz hastalıkları uzmanının olduğu
bir üst merkeze sevk edilip ileri testler uygulanmaktadır. Eğer görme ile
ilgili bir hastalık tanısı alırlarsa, o zaman hastalığın türüne ve nedenine
göre tedavi seçenekleri mümkündür.
Gelişimsel Kalça
Displazisi Taraması: Halk arasında doğumsal kalça çıkığı olarak ta bilinen
Gelişimsel kalça displazisi (GKD), kalçayı oluşturan yapıların anne karnında
oluşumları sırasında normal olmalarına karşın, çeşitli nedenlerle sonradan
yapısal bozulma gösterdiği dinamik bir hastalıktır. Bu hastalığın erken dönemde
teşhis ve tedavisinin başlatılmasına yönelik olarak bir tarama programı
yürütülmektedir. Bebek 1 aylık olunca
fizik muayenesinin yapılması için
aile hekimine götürülmesi, risk
faktörü taşıyan veya muayenede GKD açısından şüpheli görülen bebeğin ortopedi
uzmanına yönlendirilerek gerektiğinde
radyolog tarafından da 4-6 haftada kalça ultrasonu ile değerlendirilmesi erken
tanı ve tedavi için önemlidir. Yaşamın ilk 6 ayında çeşitli ortezler kullanılır
ve kısa sürede kolaylıkla tedavi edilebilirken, yaş büyüdükçe düzeltme ve alçı,
daha ileriki dönemlerde cerrahi tedaviler kullanılmaktadır. Tedavi geciktikçe
kullanılacak yöntemler daha zor ve kalıcı sakatlık riski daha yüksek
olmaktadır. GKD önlenebilir bir sakatlık nedenidir. Toplumun GKD konusunda
bilinçlendirilmesi, yenidoğanlarla karşılaşan sağlık profesyonellerinin GKD
konusunda eğitimi ve özellikle yenidoğan döneminde erken tanı ve doğru
tedavinin sağlanması önem arz etmektedir. Doğum sonrası bebeklerin ayaklarından
tutularak baş aşağı sallanması, kundaklanması veya beşiğe bağlanması, sıkı
sıkıya ayakları düz bir biçimde bağlanması da kalçanın çıkmasına neden
olabilir. Ülkemizde sıkça yapılan kundak uygulaması GKD için önemli bir risk
faktörüdür. Kültürel olarak önemli bir sorun olan kundak uygulaması yönünden
aileler eğitilmeli, bu uygulamanın zararları konusunda bilinçlendirilmelidir.
Ayrıca bebeğin doğru taşınması, uygun kıyafet seçimi, bol ara bezi uygulanması
korunmada önemli noktalardır. Bebek, kalça ve dizlerinin serbest hareketine
izin verecek şekilde bezlenmelidir. Bezin bağlanma yeri kalça hareketini
engellememeli, göbek hizasından bağlanmalı, kasıklar açıkta kalmalı ve kalçanın
bükülmesine izin vermelidir.
Yukarıda anılan tüm bu
hizmetler, çocuğunuzun sağlıklı bir geleceğe sahip olabilmesi yönünden son
derece önemli olup içinde bulunduğumuz COVİD-19 pandemisi sürecinde de
hassasiyetle üstünde durulmalıdır.