İl
Sağlık Müdürümüz Dr. Ali Bulut “1-30 Kasım Akciğer Kanseri Farkındalık Ayı”
münasebetiyle yapmış olduğu basın açıklamasında;
Bilindiği
üzere kanser, beraberinde getirdiği sağlık sorunlarının yanı sıra, maddi ve
manevi yönden uzun süreli mücadele gerektiren bir hastalık grubudur. Dünya
Sağlık Örgütü’nün yayınladığı 2020 yılı verilerine göre dünya genelinde yılda
19 milyon kişi
kanser tanısı almakta ve yine takriben 10 milyon kişi bu sebeple hayatını
kaybetmektedir. Hastalık;
cinsiyet, dil, din, ırk ayırımı yapmaksızın tüm insanları etkilemektedir.
Kanserde benzer seyrin devam etmesi halinde, 2040 yılında 29,5 milyon yeni
vakanın ortaya çıkması ön görülmektedir. Yapılan tahminler, önümüzdeki yıllarda
gelişecek olan kanser olgularının önemli bir bölümünün az gelişmiş ülkelerde ortaya
çıkacağını ortaya koymaktadır.
Çalışmaların
gösterdiği gibi Dünya genelinde erkekler arasında en sık görülen kanser türü akciğer
kanseri iken kadınlarda 3. sırada yer almakta ve önemini korumaktadır. 2020
yılında dünyada 2.2 milyon yeni
vakanın ortaya çıktığı ve Akciğer kanserine bağlı 1.8 milyon ölümün gerçekleştiği tahmin
edilmektedir.
Son resmi
verilere göre (2017 yılı) ülkemizde kanser sıklığı erkeklerde yüz binde 259,2
kadınlarda ise yüz binde 187,0 olarak gerçekleşmiştir. Bir yıl içerisinde
180.288 kişi kanser teşhisi almıştır.
Akciğer kanseri,
gerek dünyada gerekse ülkemizde kanser kaynaklı ölümlerin en yaygın nedenidir.
Ülkemizde erkeklerde trakea, bronş ve akciğer kanseri (56,7/100.000 kişide YSH)
en sık izlenen kanserler içerisinde ilk sırada yer alırken, kadınlarda
(11,1/100.000 kişide YSH) en sık görülen 4. kanser türü olmuştur. Erkeklerde
tütün ve tütün ürünlerine bağlı kanserler arasında tütün kullanımına atfedilen
vaka sayısı 16.781 olarak tahmin edilmekte olup tütüne bağlı kanserler
özellikle erkeklerde önemini korumaya devam etmektedir.
Hastalığın Türkiye’de
tanı alma medyan yaşı 64 olup, 40 yaş altı bireylerde daha nadir olarak
rastlanılmaktadır. Yine söz konusu hastalık genellikle ileri evrelerde teşhis
edilmektedir. Ülkemizde vakaların %15,4’si lokalize evrede saptanmışken %28’i
bölgesel, %56,5’i ise uzak yayılım grubunu oluşturmaktadır.
Pek çok popülasyon için bu kanser türünün
%80’inde sorumlu etken tütün kullanımıdır. Nitekim tütün tüketimindeki
azalmayla akciğer kanseri görülme sıklığı da azalmaktadır. Akciğer kanserinin diğer nedenleri arasında
mesleki (asbest, ağır metaller) ve çevresel risk faktörlerine maruziyet (pasif
içicilik, radon) yer almaktadır. Toplumsal ve bireysel farkındalık ile akciğer
kanseri sıklığının azaltılabileceği unutulmamalıdır.
Henüz
etkin bir tarama yöntemi bulunmuyor olsa da tütün kontrolünün akciğer kanserine
karşı mücadelenin en temel ve en etkin aracı olduğu bilinmektedir. Ulusal Tütün
Kontrol Programımız ile toplumdaki tüm bireylerin, tütün ürünlerinin sağlık,
ekonomik, çevresel ve sosyal zararlarından korunması hedeflenmektedir.
Akciğer kanseri; yapısal olarak
normal akciğer dokusunda bulunan hücrelerin ihtiyaç ve kontrol dışı çoğalarak
akciğer içinde bir kitle (tümör) oluşturmasıdır. Oluşan kitle öncelikle
bulunduğu ortamda büyür. İleriki aşamalarda ise çevre dokulara veya dolaşım
yoluyla uzak organlara yayılarak (karaciğer, kemik, beyin vb. gibi) hasara yol
açar. Bu yayılıma metastaz adı verilmektedir.
Akciğer Kanseri Risk Faktörleri
Akciğer
kanserlerinin yaklaşık %90’ı tütün ve tütün ürünlerinin kullanımı ile
oluşmaktadır. Dolayısıyla sigara içiminin engellenmesiyle akciğer kanseri
tanısının %90’a kadar önlenebileceği tahmin edilmektedir. Akciğer kanseri için
diğer risk faktörleri arasında; pasif içicilik (sigara), akciğer kanseri
yönünden aile öyküsünün varlığı, bazı vitaminler, radon/asbest gibi
kimyasallara maruziyet, arsenik gibi endüstriyel ürünlere maruziyet, radyasyon
maruziyeti, bazı organik kimyasallar, hava kirliliği ve tüberküloz yer
almaktadır. Bu etkenlerden bazısı kaçınılabilir risk faktörleri (tütün ve tütün
ürünleri kullanımı gibi) iken bazısı değiştirilemez risk faktörüdür (ailesel
akciğer kanseri öyküsünün varlığı gibi).
Tütün ve tütün ürünleri kullanımı: Sigara
kullanımı akciğer kanserinin en sık görülen nedenidir.Günlük içilen sigara sayısı, sigara içme süresi,
sigaraya başlama yaşı (ne kadar erken başlanırsa risk o oranda artar), dumanı
derin çekme, sigaranın içeriğindeki katran miktarı ile kanser gelişme riski
artar. Sigara dumanında 4000’den fazla kimyasalın ve 70’den fazla kanserojen madde
olduğu uzun yıllardır bilinmektedir. Sigara dumanına pasif olarak maruz
kalınması da akciğer kanseri riskini arttırmaktadır. Kendileri sigara
içmedikleri halde ev veya işyerlerinde pasif olarak dumana maruz kalan
kişilerde akciğer kanseri gelişme riski % 20-30 oranında artmaktadır. Sigaranın
bırakılması durumunda akciğer kanseri olasılığı zamanla azalmakta, sigara
bırakıldıktan 10-20 yıl sonra hiç içmemişlerin düzeyine yaklaşmaktadır. En
önemli risk faktörü tütün kullanımı olmakla birlikte, akciğer kanserinin hiç sigara kullanmamış
kişilerde de görülebileceği unutulmamalıdır.
Asbest: Bazı toprak ve kayalarda bulunan, saç
gibi ince liflerden oluşan asbest doğal bir mineral olup yanmaz ve yalıtkan
özellikleri nedeniyle tüm dünyada inşaat ve bazı üretim işlerinde (gemi,
izolasyon ve otomotiv) uzun yıllar yaygın şekilde kullanılmıştır. Bu tür
işlerde çalışan kişilerde mesleksel olarak asbest liflerine temas söz konusu
olabilmektedir. Sanayileşmiş ülkelerde maruziyet genellikle endüstriyel alanda
gerçekleşirken ülkemizde daha çok kırsal kesimde çevresel temas şeklinde
gerçekleşmiştir. Toprağın doğal
yapısında bulunan asbest lifleri solunum havası ile alındığında akciğeri
zedeler ve sonunda akciğer zarı kanseri olan mezotelyoma gelişir. Asbest teması
tek başına akciğer kanseri olasılığını 1.5-5.4 kat arttırırken, sigara içen
kişilerde bu risk daha da fazla olmaktadır.
Radon Gazı: Toprakta doğal
olarak bulunan ve kokusuz radyoaktif bir gaz olan radon; bina zeminindeki
çatlaklardan, bina yapımında kullanılan yapı malzemelerinden, doğalgaz ve su
borularından ev içlerine sızarak görünmez bir tehlike oluşturabilmektedir.Ev içi radon maruziyetinin en önemli bileşeni
binanın temelindeki toprak ve kayalardır. Tüm akciğer kanserlerinin %3 ila
15’inde sebebin tek başına radona maruziyet olduğu, sigara kullanım öyküsü
bulunmayan vakalarda önemli bir kanser etkeni olduğu bilinmektedir.
Verem hastalığı (tüberküloz): Bu hastalığın
yerleştiği akciğer alanında sonradan akciğer kanseri gelişebilmektedir.
Daha önceden akciğer kanseri geçirmiş
olmak: Bir kere akciğer kanseri nedeniyle ameliyat olmuş veya ışın
tedavisi uygulanmış olan kişilerde ikinci bir kanser gelişme riski vardır.
Sigara içmek bu riski ayrıca arttırır.
Bazı kimyasalların uzun süreli solunması (arsenik, berilyum,
kadmiyum, uranyum, vinil klorid, nikel kromat, kömür ürünleri, petrol ürünleri
gibi kansere yol açan kimyasallara maruziyet).
Radyoterapi öyküsü
Yüksek düzeyde hava kirliliği
Ailede akciğer kanseri öyküsü olması
Akciğer Kanseri Belirtileri Nelerdir?
Genellikle Akciğer kanserinin neden
olduğu bulgu ve şikâyetlerin oluşumu için birkaç yıl geçer ve hastalık ileri
evreye gelinceye kadar fark edilemeyebilir.
Akciğer kanseri tanısı konulan hastalarda belirtiler tümörün
akciğer içindeki yerleşimine, büyüklüğüne, yayılım yerine ve yayılma derecesine
bağlı olarak çeşitlilik gösterir.
Tümörün kendisinin
ve göğüs içi yayılımının yol açtığı, en sık izlenen belirtiler:
·
Geçmeyen veya giderek kötüleşen
öksürük
·
Öksürürken kan veya kanlı
balgam çıkarmak
·
Derin nefes alırken, öksürürken
veya gülerken kötüleşen göğüs ağrısı
·
İştahsızlık, halsizlik,
yorgunluk ve kilo kaybı
·
Ses kısıklığı
·
Nefes darlığı
·
Sürekli tekrarlayan veya
geçmeyen bronşit ve/veya zatürre gibi akciğer enfeksiyonları
Tanı Nasıl Konulur?
Düz akciğer
röntgenleri ile akciğerde kitle tespit edilen hastalarda öncelikle bilgisayarlı
tomografi çekilir. Elde edilen üç boyutlu görüntü ile kitleye nasıl
ulaşılabileceğine karar verilir. Hastadan ya tomografi rehberliğinde ya da
bronkoskopi dediğimiz ince bükülebilir bir tüple akciğerine ulaşılarak iğneyle
parça alınır. Bu işleme biyopsi adı verilir. Gerekli görüldüğü takdirde farklı
görüntüleme tetkikleri de yapılabilir.
Tedavi
Hastadan
hastaya farklılaşabilmekle birlikte tedavi kararında; hastalığın yeri, evresi,
hastanın yaşı ve diğer sağlık sorunlarının varlığı gibi birden fazla faktör
etkilidir. Multidisipliner bir çalışma gerektiren bu tedaviler; cerrahi, hedefe
yönelik tedaviler, radyoterapi, kemoterapi gibi farklı seçenekleri
içermektedir.” Dedi.