İl Sağlık
Müdürümüz Dr. Ertan DEĞİRMENCİOĞLU “02-08 Kasım Lösemili Çocuklar Haftası”
münasebetiyle yapmış olduğu açıklamada; “Lösemiler, normalde farklı tiplerde
kan hücrelerine dönüşecek olan hücrelerden köken alan kanserlerdir. Çocukluk
çağında en sık görülen kanser türü olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünya Sağlık
Örgütü (DSÖ) Uluslararası Kanser Araştırmaları Ajansı (IARC) verilerine göre
2020 yılında Dünya’da 80.490 vaka bildirilmiş olup, bu haliyle çocukluk çağında
görülen tüm kanserlerin üçte birini (%28,8) oluşturmaktadır. Çocuklarda her yıl
300 bine yakın kanser görüldüğü dikkate alınacak olursa dünya genelinde her yıl
görülecek lösemi olgu sayısının 100 bin civarında olduğu söylenebilir.
Ülkemizde ise Türk Pediatrik Onkoloji Grubu (TPOG) ve Türk Pediatrik Hematoloji
Derneği (TPHD) 2009-2019 verilerine göre tüm çocukluk çağı kanserlerinin
yaklaşık üçte birini lösemiler oluşturmaktadır.
Halihazırda çoğu
çocukta belirti vermeden önce, löseminin erken teşhisi için yaygın olarak
kullanımı önerilen bir kan tetkiki veya diğer tarama testleri bulunmamaktadır.
Çocuğun doktora gitmesini sağlayacak belirtilere yol açtığından çocukluk çağı
lösemilerine sıklıkla tanı konabilmektedir. Başvuru sonrası hekimler tanı koyma
sürecinde lösemiye işaret edebilecek kan testlerini uygularlar. Lösemileri
erken saptamanın en iyi yolu, söz konusu hastalığın olası belirtilerini gözden
kaçırmamaktır.
Lösemi riskinin
yüksek olduğu bilinen çocuklarda (Li-Fraumeni sendromu veya Down sendromu gibi
genetik bir duruma sahip çocuklarda olduğu gibi) birçok hekim durumu yakından
takip ederek düzenli tıbbi kontrolleri sürdürmekte ve şüphe uyandıran hallerde
ilave başka testler önermektedir. Benzer durumlar diğer kanser türleri için
kemoterapi ve/veya radyasyon tedavisi alan, organ nakli yapılan veya bağışıklık
sistemini baskılayan ilaçlar alan çocuklar için de geçerlidir. Sözü edilen
çocuklarda lösemi riski genel topluma oranla daha yüksek olmasına karşın hala
küçük bir risktir.
Löseminin belirtileri şu şekilde sıralanabilir:
Kansızlık
(anemi)
Enfeksiyonlara
yatkınlık, sık sık hastalanma, yüksek ateş
Çeşitli
kanamalar (burun kanaması, diş eti kanamaları, cilt altı kanaması gibi), ciltte
sık sık çürük oluşumu, kesik oluştuğunda kanamanın güçlükle durdurulması
İştahsızlık,
kilo kaybı
Dalak
ve/veya karaciğerde büyüme
Lenf
düğümlerinde şişlikler (ciltte ele gelen yumrular)
Halsizlik,
solukluk, çabuk yorulma, çarpıntı
Kemik
ve eklemlerde ağrılar, şişlik ve hareket kısıtlığı
Yukarıda
sayılan belirtilerden birçoğunun lösemi dışı herhangi başka bir sebepten de
kaynaklanabileceği ve aslında bu ihtimalin daha yüksek olduğu unutulmamalıdır.
Ancak, anılan belirtilerin var olması halinde bir hekim tarafından kontrol
edilerek olası nedenin saptanması ve tedavinin düzenlenmesi önem arz
etmektedir.
Tanı
Tanı,
esasen hastanın şikâyet ve muayene bulguları değerlendirilirken lösemi
ihtimalinin göz önünde bulundurulmasına dayanır. Lösemi şüphesi sonrasında
yapılacak kan testleri ile tanı netleştirilebilir. Ardından kemik iliği
aspirasyonıu/biyopsisi, özel kan testleri ve genetik testler yapılabilir.
Tedavi
Günümüzde
çocukluk çağı lösemileri %80 oranında tedavi edilebilmektedir.
Hastalık, ülkemizde de başarı ile tedavi edilmekte olup tedavi başarısı diğer dünya
ülkelerinden farklılık göstermemektedir.
Lösemi
kemoterapi ile tedavi edilmektedir. Gerekli olduğu durumlarda kemik iliği
nakli, radyoterapi gibi tedaviler de kullanılmaktadır.
Çocuklarda
lösemi tedavisi devletin güvencesi altında olup ücretsiz yapılmaktadır.
Devletimiz lösemili çocuklara yapılan tüm harcamaları kurum kimliği ya da
statüsü gözetilmeksizin (devlet hastanesi, üniversite hastanesi veya özel
hastanelerde) karşılamakta ve geri ödemektedir. Yanı sıra çağdaş tedavinin
gerektirdiği tüm ilaçlar ve kemik iliği nakli dahil tüm tedavi giderleri
devletçe karşılanmaktadır.
Sağkalım
Özellikle
akut lösemilerde hastalığın tamamen tedavi edilme oranı çok yüksektir. Diğer
lösemilerde de sağkalım oranları yüksektir.
Önleme
Çocukluk çağı
lösemilerinin, yaşam tarzı ve çevre ile ilgili olası sebepleri çok azdır. Bu
nedenle çoğu durumda anne-baba ve çocukların bu kanserleri önlemek için
bireysel bazda yapabilecekleri bir şey olmadığını bilmesi önemlidir.
Bununla
birlikte, çevresel risk faktörü olarak radyasyona ve bazı kimyasallara maruz
kalmanın lösemi riskini artırabildiği bilinmektedir.
Bazı
çalışmalarda çocukluk çağı lösemisi ile hamilelik sırasında veya erken çocukluk
döneminde hane halkı pestisit maruziyeti arası ilişki çalışılmışsa da olası bir
bağlantıdan söz edebilmek için daha ileri araştırmalara ihtiyaç olduğu
belirtilmiştir.” İfadelerine yer verdi.
Dr. Ertan DEĞİRMENCİOĞLU
İl Sağlık Müdürü